Sedefe yatkınlığı olan kişilerde psikolojik stres ve sıkıntılar sedefi tetikleyebilir veya mevcut döküntülerin artışına neden olabilir. Bu nedenle stresi fazla olan kişilerin psikolojik yardım almasının hastalık şiddetini azaltıcı etkisi olacaktır. Ayrıca diş çürüğü, bademcik iltihabı, idrar yolları iltihabı gibi mikrobik hastalıklar ve sürtme, çarpma, kaşıma gibi zedelemeler, fazla alkol alınması, bazı metabolik hastalıklar (hipokalsemi) ve ilaçlarda tetikleyici olabilir.
Her zaman belirttiğim gibi ana kuralımız cildin yağ ve nem dengesini doğru oranda sağlamaktır. Kliniğimizde her gün onlarca hastaya bakıyoruz, tecrübelerimizden yola çıkarak pek çok hastada gözlemlerimiz sonucu hastaların gövde, sırt ve karın kısımlarında hiçbir lezyon yokken yani tertemiz sapasağlam bir cilt gözlemlerken, kol ve bacaklarda çok yoğun özellikle plak yapmış ciltten kabarık sedef lezyonlarını gözlemleriz. O zaman sorumuz şu şekilde olmalı diyen DR. Mehmet İlteber Bahadır; kol ve bacaklarda sedef lezyonları varken hangi etkenler sebebiyle bu lezyonlar gövdede yani karın ve sırtta çıkmamıştır, bu sorunun cevabı aslında bizim nasıl giyinmemiz gerektiğini anlatır. Özellikle kışın iç çamaşırı, atlet fanila gibi sık dokunmuş, pamuklu, nemi içerde tutan gövdemizin darbe almadan saran kıyafetler sedef hastalığının vücutta yayılmasını engelleyen ana faktörlerdir. Kışın soğuk havanın kol ve bacaklara olan teması sedef hastalığı lezyonlarının bu bölgelerde yayılmasını sağlar, oysa nemi içerde tutan giydiğimiz iç çamaşırları cildin çatlamasını önlemiş ve lezyonların yayılmasına imkan vermemiştir. O zaman ilk sorumuza cevap vermek gerekirse; kışın gövdeyi ve kolları bileklere kadar saracak, nemi içerde tutan, sık dokumalı pamuklu sweatshirt tarzı giysileri sedef hastalarına tavsiye ederiz. Kaçınılması gereken giysiler ise kalın, yünlü, soğuk havanın cilde temasını engellemeyen kışlık kazak gibi giysilerdir. Bu tip giysiler de kişinin cildi hızla kurur cilt nemini kaybeder soğuk havayla temas eden cilt çatlar ve sedef hastalığı lezyonlarında artış olur. Bu tip kalın yünlü sık dokunmamış kazak tarzı giysiler giymek zorunda kalan hastalara mutlaka kalın kazaklarının altına kolları bileklere kadar uzanan bodyler giymelerini tavsiye ederiz. Bu sayede cildimiz kuruyup çatlamaz, kişinin cildi kendi yağı ile beslenir. Kişi soğuk havadan etkilenmez ve cildin yağ nem dengesi mükemmele ulaşır diyorum.
Dr. Mehmet İlteber Bahadır sözlerine şu şekilde devam etti; Sedef hastalarında bu basit kurallar hayatımızın büyük oranda kolaylaşmasını sağlayacaktır. Kışın soğuk havada dışarı çıkarsanız özellikle kol ve bacaklarınızı koruyacak sweatshirt-body tarzı giyinmenizi öneririm. Bu kısa makaleler ile sizi bilgilendirmeye çalıştım. Hepiniz sağlıcakla kalın, hoşça kalın.
Sedef hastalığının çok sık tuttuğu bölgelerden daha önceki programlarda bahsetmiştik. Bu bölgeler kollar, bacaklar, saçlı deri, kulak arkası, diz ve dirsek gibi cildin daha sık darbe aldığı noktalardır. Gerçekten de artık bir hasta geldiğinde olsun olmasın tüm hastalarda alt bacak, diz, kollar ve dirseklere otomatik olarak bakıyorum ve hemen hemen gelen hastaların %80’den fazlasında bu bölgelerde sedef hastalığı lezyonları görüyoruz. Yüz bölgemiz bizim en değer verdiğimiz ve normal sağlıklı insanların da cilt bakımı yaptığı bölgelerin başında geliyor. Özellikle soğuk havalarda hemen hemen hepimiz yüz bölgemizde çeşitli yağ ve aromalar içeren kremler uygulayarak cilt bakımı sağlıyoruz.
Hatta pek çok kişide özellik bayanlarda yüzde krem kullanmak bir alışkanlık haline gelmiştir diyerek önemli bir noktanın altını çizmek istiyorum. Şimdi gelelim yüz bölgesinde sedef hastalığı olur mu sorusunun cevabına;
Gerçekte yüz bölgesi sedef hastalığı lezyonlarının kol, bacak gibi sık tuttuğu bölgelerden biri değildir. Bunun iki sebebi vardır, birinci sebebi; yüzdeki ter bezleri sayesinde yüzdeki yağ nem dengesi vücudun diğer bölgelerine göre çok daha iyidir. Terleme ile beraber cildin yağlanması yüzümüzdeki cildi çok daha iyi besler. Yüz daha genç, parlak ve sağlıklı olarak gözükür. Bu sayede sedef hastalığı lezyonları yüzü çok fazla tutmaz diyen Dr. Mehmet İlteber Bahadır sözlerine şöyle devam etti; lezyonların yüzde fazla çıkmamasının ikinci sebebi ise; yüzümüz kol, bacak, diz, dirsek gibi fazla darbe almaz. Çünkü bir insanın en çok özendiği koruduğu, kolladığı bölgelerin başında yüzümüz gelir. Gün içerisinde de yüzümüzü tüm çevresel faktörlerden, darbelerden koruruz. Daha önceki programlarda soğuk havanın cilde bir darbe olduğundan bahsetmiştik. Çeşitli yüz kremlerinde kullanılan A ve D vitamini içeren çeşitli aromatik yağlar ile yapılmış kremler kullanmak cildi soğuk havanın etkilerinden korur.” Bir kişi krem alırken içindeki yağların hangi özelliklere sahip olması gerekmektedir?” Bu çok anlamlı bir soru diyen DR. Mehmet İlteber Bahadır sorunun cevabına şu şekilde devam etti;
Bunu aslında uzun bir söyleşi yaparak anlatmak lazım, çünkü kullanılan yağlar bizim kendi kliniğimizde tedavide kullandığımız ürünlerin başında geliyor. Hastalara kısaca şunu söyleyebilirim. Her yağ, yağ değildir. Her krem de sedef hastalarının kullanabileceği krem değildir. Krem alırken içinde pek çok kimyasal türev olmaması gerekmektedir, ikinci olarak yağların aromatik bölge yağları özellikle sıcak bölgelerde yetişen bitkilerden seçilmiş yani içinde D vitamini yüksek oranda olan yağları bizzat kendim seçerek hastalara uyguluyorum.
Yukarıda uzun uzun yüzde sedef hastalığının olmadığından bahsetmiştik. O zaman bir hasta bize geldi ve yüz bölgesinde sedef hastalığı lezyonu var, olmaması gerekirdi buradaki yanlış, eksiklik ya da fazlalık nedir? Sorunun birinci sebebi maalesef yüzümüzde kullandığımız kremler özellikle bayan hastalarda yüzde sedef hastalığı lezyonlarını daha fazla görürüz ona sebep, bayanların daha genç ve güzel görünmek için bir alışkanlık olarak erkeklerden daha fazla krem kullanırlar. Yanlış krem kullanımı cilt altında alerjik reaksiyon yapar ve kişinin cildi adeta bebek poposu gibi şişer, cilt kabarır. Bütün bunlar cilde darbe olarak algılanır ve maalesef hassaslaşan bölge iyileşme döneminde yerine sedef hastalığı lezyonlarını bırakır. Sonuçta yanlış krem seçimi ve aşırı kullanımı yüz bölgesinde sedef hastalığının ana sebebidir.
Diğer sebepleri saymak gerekirse; akne, yüz bölgesine dövme yaptırılması, saçlı deride sert tarak kullanılması , yüzde piercing kullanılması cilde darbe olarak algılanır ve sedef hastalığının yüzde artmasına sebep olur.
Yüzde krem seçimi başta olmak üzere tüm etkenler sedef hastaları tarafından dikkate alınmalı ve uyulmalıdır. Bu kendilerinin çok daha rahat bir hayat sürmesini sağlar. Biz yüzde kortizonlu krem kullanılmasını asla önermiyoruz, zaten daha ince ve narin olan cilt çok kısa bir süre de incelip yok olur diyen DR. Mehmet İlteber Bahadır; kortizon sürmenin yüzde sedefi arttırabileceğini söyledi.
Dr. Mehmet İlteber Bahadır; kremlerde hangi yağların seçilmesi gerektiği konusunda kliniğine gelen hastalarına daha detaylı bilgiler verdiğini söyledi. Şu ana kadar bine yakın iyileşmiş hasta fotoğrafı yayınladığını anlatan ve hiçbir klinikte böylesine büyük bir başarı oranı olmadığı söyleyen DR. Mehmet İlteber Bahadır yağ seçiminde kendisinin bitkisel yağlar ve içinde D vitaminin fazla olduğu güneş ışığını çok gören mümkünse yaz güneşi altında 3 ay bekletilmiş yağları önerdiklerini belirtti.
Sedef hastalığı erkeklerde her yaşta görülmekle beraber bayanlarda olduğu gibi çok spesifik değildir. Özellikle erkeklerde kişisel stresin arttığı dönemlerde hastalar sedef hastalığına ilk kez yakalandığını belirten Dr. Mehmet İlteber BAHADIR, Örnek vermek gerekirse pek çok hastamda kişi son 1-2 yılda ticari işlerinin bozulduğundan bahseder. Veyahut ailesinde, anne-baba gibi ebeveyn ölümlerinin olduğunu görürüz. Bu dönemlerde erkeklerde sosyal ve psikolojik çöküntülerin sık olduğunu görürüz. Kişiler sedef hastalığı ile ilk kez bu dönemde karşılaşırlar. Ayrıca Dr. Mehmet İlteber BAHADIR genç erkeklerde üniversite sınavının ve askerlik döneminin sedef hastalığını tetiklediğini özellikle belirtti.
Sistemik tedavi: Antibiyotikler: tetrasiklinler, etkili değilse eritromisin veya diğer makrolidler verilir. Metronidazol: sistemik yan etkilerinden dolayı diğer tedavilere yanıt vermeyen olgularda verilir.
Dr. Mehmet ilteber Bahadır immun yetmezlikli çocuklarda karşımıza daha sık çıktığını belirtti. Şiddetli anemi, kusma, diyare ve gelişme geriliği de eşlik eder. Erişkin tipi seboreik dermatit; saçlı deri, kaşlar, nazolabial oluklar, kulaklar, glabella, göğüs gibi bölgelerde eritemli, skuamlı, yağlı ve sarı skuamların görüldüğü hastalıktır. Pitriyazis amiantasea; özellikle çocukluk çağında saçlı deride görülen kronik gidişli saç boyunca yapışık sarımsı-beyaz skuamların görüldüğü hastalıktır. Saçlı deride olduğunda psoriasis, liken simpleks kronikus, kontakt dermatit ile karışabilecekken, yüzde olduğunda rozase, psoriasis, impetigo ve atopik dermatit ile ayırıcı tanıya girebilmektedir. Tedavide temel amaç; seboreyi ve fungal koloni- zasyonu baskılamak ve sekonder infeksiyonlara karşı önlem almaktır.
Atopi; herediter olarak çevrede bulunan birçok allerjene doğal yolla temas sonucu ortaya çıkan, IgE antikorlarına karşı immünolojik bir reaktivitedir. Belirtileri hedef organa göre değişiklikler gösterir; deride dermatit, gözde konjunktivit, burunda alerjik rinit, GIS‟de diare, akciğerde astma.
ETYOLOJİ Prekanserözlerin etyolojileri deri kanserleri ile aynıdır. Prekanserözler ve deri kanserlerinin etyolojik faktörlerini; Ultraviyole, Radyasyon, Isı, Travma, kimyasallar, enfeksiyonlardır.
Dünyanın her yanında yaygındır. Genel sıklığı değişken olmakla birlikte % 0.2-0.8 gibidir.
Genellikle 50 yaş üzerinde ve erkeklerde daha fazla görülür. % 90’ın üzerinde yüz yerleşimi görülür. Göz iç açıları, yanaklar, alın, kulaklar en çok sevdiği alanlardır. Daha sonra gövde ve ekstremiteler gelir. Avuç içi, ayak tabanları ve mukozalarda hiç görülmez. Prakanseröz lezyonlar üzerinde çok görülmez, büyük çoğunluğu normal görünen güneş hasarlı deride ortaya çıkar. Çok yavaş ilerler. İlk başlangıç şekli genellikle 3-4 mm çapında deri rengi-pembemsi parlak papüllerdir ve bu yapı bir inci tanesini andırır. Yaklaşık 6 ay kadar sonra 1 cm çapına vardığında farklı klinik yapılar oluşturur.
Dünyanın her tarafında yaygın, beyaz ırkta ve güneşli ülkelerde sık görülen bir hastalıktır. Dünyada artan bir sıklıkta görülmektedir. Tüm deri kanserlerinin yaklaşık % 4’ünü oluştururken deri kanserine bağlı ölümlerin % 80’ini oluşturur.
UV yine en önemli etkendir, yalnız burada toplam etkiden çok ani, yanık yapacak derecede güçlü yüksek doz UV daha etkilidir. Lentigo malin ve üzerinde gelişen melanom (LMM) ise kümülatif etkiyle yakından ilgilidir. Ayrıca travma tetikleyici olabilir. Çok sayıda, büyük ve düzensiz nevusları olanlarda risk daha fazladır.
Diğer deri kanserlerinin aksine 20-50 yaşlar arsında sık görülür ve her iki cinste eşittir. Başlangıç ya normal görünen deriden (%60- 65), ya nevuslardan (%30-35), yada lentigo malin üzerinden (% 5) olur. Normal deri üzerinden olan gelişmelerde, birden ortaya çıkan 3-4 mm çaplarında siyah bir lezyon vardır. Hasta çok dikkatli bir gözlemci değilse, özellikle de lezyon gözden uzak bir alandaysa fark edilmesi çok zordur ve yakalandığında genellikle vertikal büyüme vardır. Nevusların üzerinde gelişenlerde ise nevusta bir-iki ay gibi kısa bir zamanda hızlı değişiklikler değişimin göstergesi olabilir. En önemli değişiklikler boyut, renk ve şekil değişiklikleridir. Bunların dışında kalan her türlü hızlı değişiklik de (yüzeyde kabalaşma, çevrede enflamasyon vb) uyarıcı olmalıdır.
Zona hastalığı, suçiçeği hastalığına neden olan Varicella zoster virüsünden kaynaklanır. Daha önce suçiçeği geçirmiş hemen her birey zona hastalığına yakalanabilir. Ancak suçiçeği geçiren herkes zona geliştirmez. Suçiçeği iyileştikten sonra virüs sinir sistemine yerleşerek yıllarca uykuda kalabilir. Bir süre sonra tekrar aktif hale geçebilen virüs, bireyin cildine uzanan sinir yolları boyunca ilerleyerek zona hastalığına neden olabilir.
Kronik ürtiker altı haftadan daha uzun süre kesintisiz devam ederek yıllar içinde tekrarlayabilir, ancak kısa süreli yani akut ürtiker aniden ortaya çıkar ve birkaç hafta içerisinde seyrini tamamlayarak kaybolur.
Ayırıcı tanı: BH ile ayırıcı tanıda güçlük çekilen hastalıkların başında Reiter sendromu gelmektedir (üretrit, artrit, konjonktivit). Reiter sendromunda ürogenital ülserler ağrısızdır. Gözde genellikle konjonktivit görülür, anterior üveit seyrektir.